BLOG

Ücretsiz İçerik - Bilgilendirici Yazılarımız

10 ADIMDA MUTLU BİR YAŞAMI KEŞFEDİN

Hayatımızın büyük bir bölümünü benzer olaylara benzer şekilde tepkiler vererek geçiririz. Değişmek şöyle dursun farklı düşünmek bile istemeyiz çoğu zaman. Belirli alışkanlıklar geliştirmişizdir ve bizlere bu alışkanlıklarla hayata devam etmek kolay gelir. Kendimizi belirli kalıplara sokarak kendi özgürlüğümüzü kısıtlıyor olabilir miyiz? Seçimlerimizde, kendi hayatımızı yönlendirirken ne kadar özgürüz?

Bu kısıtlı hayatımızı en iyi şekilde yaşamak için kendi egemenliğimizi ilan etmenin zamanı geldi de geçiyor bile. Oysa sadece düşünce sistemimizi değiştirerek hayatın iplerini ele almamız mümkün. Böylelikle duygularımızı kontrol edebilir, bizi kısıtlayan engellerden arınabilir ve hayatın tadını çıkarabiliriz. Bunun için bizi engelleyen, bizim ya da çevremizdeki insanların çizdiği sınırlara yakından bakmalı ve onları kaldırmalıyız.

Duygularımızı Yönetmek Mümkün mü?

Herkes hayatında can sıkıcı olaylarla karşılaşır, bu hayatın doğasında var. Fakat herkesin olaylara karşı verdiği tepkiler farklıdır. Bilinenin aksine zeki insan, karmaşık problemleri çözebilen değil hayatın getirdiği sorunlarla baş edebilen ve her anını etkili ve mutlu yaşayabilen insandır.

Duygularımız düşüncelerimiz sonucu oluşur. Düşüncelerimizi kendimiz seçtiğimize göre duygularımızı da kendimiz seçmiş oluyoruz. Hislerimizi kontrol etmek için öncelikle düşünce sistemimiz üzerinde çalışmamız gerekir. Yani doğum gününüzde bir yaş daha yaşlandığınızı düşünüp üzülebilir ya da yeni yaşın getireceği olgunluk ve güzellikleri düşünerek mutlu olabilirsiniz. Neye odaklanacağınız sizin tercihiniz.

Alışık olduğumuz düşünce sistemlerinden sıyrılıp yeni bakış açıları kazanmak kolay değildir. Çoğu zaman otomatik tepkiler vererek duygularımızı belli ederiz. Bu otomatikleşmiş duygular yerine farkındalığımızın olduğu yeni duyguları getirmek zaman alacaktır. Fakat yeni alışkanlıkların zamanla kazanıldığı bilmeli ve kendimize zaman tanımalıyız. Normalde solak biriyken bir anda sağ elinizle yemek yemeye karar verip yemeği yiyemezsiniz. Mutlaka bir süre üzerinize dökeceksiniz.

Bugünde Yaşamak

Olumsuz duyguların sizi engellemesine izin vermemek için bugünde yaşamayı öğrenmek gerekir. Zaten yaşanıp biten geçmişteki anılara ya da kaçınılmaz olarak yaşanacak olan gelecek hakkındaki düşüncelere kapılmadan sadece bugüne odaklanmalıyız.

Gelecek hakkında bir şeyler umut etmek, dilemek veya geçmişteki pişmanlıklara takılıp kalmak ‘’şimdi’’nin kaçırılmasına neden olur. Şimdinin kıymetini bilip etkili bir biçimde değerlendirirsek doyurucu bir yaşam elde etmiş oluruz.

 

Gelişim Hakkındaki Motivasyon Kaynağı

Hayat beraberinde gelişim ve değişim getirir. Her ne kadar değişmekten korksak da değişip gelişmek hayatın doğasında var. Gelişirken motivasyonunuz kusurlarınızı düzeltmek mi yoksa gelişme isteği mi?

Sürekli diyet yapan birini düşünün. Motivasyon kaynağı bedeninden memnun olmaması da olabilir daha sağlıklı bir yaşam sürdürmek de. Fakat sağlıklı bir yaşam için daha sağlıklı beslendiğinde bu motivasyon hem sürekliliğini korur hem de kendini eleştirdiği için değil kendini sevdiği için bunu yapmış olur.

Kendinizi eksik gördüğünüz için değil gelişmek istediğiniz için adım atmalısınız. Bu motivasyonla yaşamınızın her alanında kişisel egemenliğinizi ilan etmiş olursunuz.

Duygularınızı kendiniz yönetebilir, içinizdeki gelişme isteğiyle bunu şimdi yapabilirsiniz. Sizinle paylaştığımız 10 adım ile hayatınızı yönetmek mümkün olacaktır. Bu adımları izlediğinizde kendinize, davranışlarınıza dolayısıyla hayata bakış açınız değişecektir. Bunların yanı sıra zorlandığınız noktalarda bir psikolog, klinik psikolog ya da psikolojik danışmandan destek alabilirsiniz.

 

1.ADIM: ÖZ SEVGİ VE KABULLENMEK

Bazı insanlar herhangi biri ona iltifat ettiğinde bu iltifatı kabul etmeyip kendini aşağılama eğilimi gösterir. Çünkü karşısındakinin güzel sözlerini onaylamak kibirlilik gibi gelir. Böylelikle karşısındaki kişi onu ikna etmek için çaba gösterir ya da daha çok iltifat eder. Aslında farkında olmadan daha çok ilgi çekmiş olur.

Toplumun bize öğrettiğinin aksine kendini sevmek bencillikle ya da kibirlilikle eş anlamlı değildir. Sevginin tanımı herkes için farklı olsa da kendinizi sevmeden başkalarını sevmeniz mümkün değildir.

Kendiniz hakkındaki düşünceleriniz daha çocukluk yıllarında etrafınızdaki insanlar ile şekillenmiş olabilir. Fakat hayatınız boyunca aynı düşünceleri taşımak zorunda değilsiniz. Bunu değiştirmek kolay değildir fakat kendinize karşı olumsuz duygular besleyerek yaşamak daha zordur.

Kendinizi sevmemeyi seçerek hayata karşı risk almamak için bir bahane üretebilir, örnekteki gibi acınma ve ilgi toplayabilir, ilişki kurmaktan ve ilişkinin getirdiği sorumluluklardan kaçınabilirsiniz. Fakat yaşamın tek göstergesi gelişimdir ve risk almadan gelişmek mümkün değildir.

Kendinizi Sevmeye Vücudunuzdan Başlayın

Vücudunuzun tamamını beğenmiyor olabilirsiniz. Değiştirebileceğiniz özellikleri (saç rengi, kilo almak- vermek vs.) değiştirebilir, değiştiremeyeceklerinize ise farklı bir açıdan bakmayı öğrenebilirsiniz. Çünkü birey vücudundan bağımsız düşünülemez yani kendimize değer biçerken buna vücudumuzdan başlarız.  Dolayısıyla kendinizi sevmeye vücudunuzdan başlayın.

Sevgiyle Gelen Gelişim

Herhangi bir alanda başarısız olmanız ya da geliştirmeniz gereken yönlerinizin olması sizin değerinizi eksiltmez. Bir alanda yeteri kadar çaba göstermeye karar verirseniz o alanda başarılı olabilirsiniz. Yetenek doğuştan gelmez, bir alanda yeteneğiniz olması için gereken sadece zamandır. Kendinize zaman verip odaklandıktan sonra başaramayacağınız şey yoktur.

Açıkça belli etmeseniz de farklı davranış ya da söylemlerle kendinizi sevmediğinizi, aşağıladığınızı ya da kendinizden şikâyet ettiğinizi gösterebilirsiniz. Kendinizden şikâyet etmenin bir faydası olmadığını aksine bu şekilde kendinize acıma duygusu geliştireceğinizi unutmamalısınız.

 

Öz-Sevgi Geliştirmek İçin Yöntemler

Kendinizi kınayan düşüncelerinizi fark edip bunu değiştirmeye çabalamalısınız. Bunu yapmak kolay olmayacaktır. Çünkü kendinizi eleştirmeye alışıksınız ama bunu değiştirmek için çaba sarf ederseniz zamanla kendiniz hakkında yeni bir düşünce sistemine sahip olduğunuzu fark edeceksiniz.

Kendinizi ödüllendirmekten, size zevk veren şeyleri yapmaktan çekinmeyin. Herhangi bir işteki performansınızdan yola çıkarak kendinize değer biçmeyin. Başarı ya da başarısızlıklarınızı değerinizle ilişkilendirmeyin. Şunu unutmamak gerekir ki kendinizi aşağılamak için çok değerlisiniz.

 

2.ADIM: ONAYLANMA GEREKSİNİMİNİ YOK ETMEK

Takdir edilmek, övülmek ve onaylanmak herkesin hoşuna gider. Onaylanmak bir gereksinime dönüşüp davranışlarımıza yön vermeye başladığında hatalı alanlardan biri olur. Her davranışınızdan sonra onay beklediğinizde seçimleriniz sizin değil başkalarının seçimlerine dönüşür.

Toplum tarafından başkalarının düşüncelerine kendi düşünce ve isteklerinizden daha fazla önem veriyorsanız doğru yapıyorsunuz inancı geçmişten bu yana size verilmekte. Fakat başkaları onaylarsa değerlisiniz düşüncesine inandığınızda başkalarının onayı için bir hayat sürmeyi de kabul etmiş oluyorsunuz.

Aile içindeyse çoğu zaman çocukların anne babalarının onaylarına göre hareket etmesi beklenir. Bunun nedeni anne babaların çocuklarının sahibi olduğunu düşünmeleridir. Bir restorana gittiğinizde kendi yiyeceği yemeği bile anne babasına soran çocuklarla karşılaşırsınız. Çocukların anne babadan bağımsız bir birey olarak yetiştirilmeyip sürekli denetlenmesi gelecekte onların onay bekleyen bireyler olmasına neden olur.

İyi öğrenci söz dinleyen, ceza almamaya çalışan, öğretmenlerinin beğenisini kazanan öğrencidir düşüncesi her okulda hâkimdir. Sürekli öğretmenlerinin onayını kazanmaya çalışarak eğitimini tamamlayan öğrenciler kendi kararlarını almayı öğrenemezler.

 

Sosyal Hayatta Onay

Sadece okul ya da ailede değil hayatımızın her alanında kurallara uymamız beklenir. Dini kurallar ya da devletin yasaları çerçevesinde bir hayat sürmemiz toplum tarafından bizden beklenir. Bir davranışın doğru olup olmadığına biz değil bizden önce koyulan kurallar çerçevesinde karar vermemiz gerektiği söylenir.

Dinlediğimiz şarkılardan izlediğimiz televizyon reklamlarına kadar günün her anında onay mesajlarına maruz kalırız. Başkalarının onayını almak için sattıkları ürüne ihtiyacımız varmış gibi gösterirler. Tüm bu mesajlar karşısında onay gereksinimini reddederek kişisel egemenliğimizi ilan etmek hiç de kolay değildir.

 

Onay Arayıcı Davranışlar

Başkalarının düşüncelerinizi onaylaması için düşüncelerinizi değiştiriyorsanız, birisi sizinle aynı düşüncede olmadığında endişeleniyorsanız, her durumda davranışlarınızdan dolayı özür diliyorsanız onay arıyorsunuz demektir.

Toplumun onay vermediği davranışlarda bulunarak ilgi çekmeye çalışmak da onay aradığınız anlamına gelebilir. Onay aramak toplumsal bir olgudur, gereksinim halini aldığında ise sorun olarak karşımıza çıkar.

Duygularınızın sorumluluğunu üstlenmek istememek, kendinizi değiştirmek istememek, kendinize ait kötü bir imaj çizerek kendinize acımak ve risk almak istememek onay aramanın nedenlerindendir. Bunları sürdürmek kolay, tanıdık ve risksiz gelir.

Oysa çevrenize bir baktığınızda hayatında başkaları tarafından en çok onay alan insanların aslında onay aramayan insanlar olduğunu göreceksiniz. Onay istiyorsanız onu elde etmenin yolu peşinde koşmamaktır. Herkesten onay almanız mümkün değildir ve bu yaşamın doğasının gereğidir.

 

Onay Arama Gereksinimini Yok Etmek İçin Yöntemler

Karşınızdaki kişi sizi onaylamadığında onaylanmak için fikrinizi değiştirmek yerine yeni tepkiler vermeye çalışın. Teşekkür etmek, onaylanmamaya aldırış etmemek ya da onaylanmamanın üzerine gitmek onay arama gereksinimine karşı geliştirebileceğiniz stratejilerden birkaçı. Bu şekilde seçimleriniz başkalarının onayları doğrultusunda değil kendi istekleriniz doğrultusunda şekillenmiş olacak.

Onay almak zevklidir. Fakat herkesi memnun edip sürekli övgü almanız mümkün değildir. Her zaman yaptıklarınızdan memnun olmayacak birileri olabilir.  Amacınız onay almadığınız durumlarda üzüntü duymamak olmalıdır. Bunu yapmakta zorlanıyorsanız bir psikolog, klinik psikolog ya da psikolojik danışmandan destek alabilirsiniz.

 

3.ADIM: GEÇMİŞİ GEÇMİŞTE BIRAKMAK

Kendimizi tanımlamak için geçmişe bakarız. Kendimizi etiketler ve bu etiketlere göre yaşamayı seçeriz ‘’Ben buyum’’, ‘’Hep böyle oldum’’ diyerek bu etiketlerin arkasına saklanır ve değişmekten kaçarız.

İki tip etiket vardır. Birincisi çevremizdeki insanlar tarafından koyulan etiketler. Örneğin çevrenizdekilerin sizi kastederek söylediği ‘’O Türkçe dersinde iyidir ama matematiği yapamaz. Futbolda başarılı biridir. Keman çalmaya yeteneği yok. Somurtkan biridir. Çok ciddidir vs.’’

İkincisiyse hoşlanmadığımız işlerden kaçmak için kendimizin koyduğu etiketler; ‘’Matematikte kötüyüm, resim çizmeyi beceremem, utangaç biriyim, sinirliyim, beceriksizim, çok unutkanım vs.’’ Bu şekilde matematik çalışmak gibi size sıkıcı gelen ya da sosyal etkinliklere katılmak gibi sizi zorlayıcı işlerden kaçmak için bahaneleriniz hazırdır.

Bir alanda yeteneksiz olduğunuzu söylemek o alanda çaba sarf etmemeniz için bahanedir. Etiketlerin arkasına sığınarak, başarı elde edemeyeceğinizi düşündüğünüz durumlardan kaçınabilir, insanlarla ilişkiye geçme risklerinden korunabilir, değişmemek için bahane üretebilirsiniz. Bazı etiketlerimizi kullanmak istesek de çoğu etiket bizleri kısıtlar. Kendimizi etiketleyerek harekete geçmeniz mümkün değildir.

 

Etiket Döngüsü

Bir eylemde bulunmanız ya da kendinizle ilgili bir sorunu çözmeniz gereken durumlarda hemen bir etiketin arkasına sığınarak bunları yapmaktan kaçınabilirsiniz. Fakat bu etiketlerin arkasına sığındığınız sürece değişmeniz de mümkün olmayacaktır. Kendinizi utangaç olarak tanımlarsanız hep utangaç biri olarak kalırsınız.

 

Geçmişten Kurtulmak İçin Bazı Yöntemler

Geçmişten kurtulmak için risk almanız gerekir. Alışık olduğunuz etiketlerden sıyrılmanız için çaba sarf etmelisiniz. Mümkün olduğunca kendinizi etiketlemekten kaçınabilir, gün içerisinde kendinizi etiketlemeye kalkarsanız kendinizi düzeltebilirsiniz.

Çevrenizdeki insanlara artık kendinizi etiketlemeyeceğinizi söyleyebilir, onlardan sizi uyarmalarını isteyebilirsiniz. Davranışlarınızı değiştirmek için hedefler belirleyip üzerine gidebilirsiniz.

Siz tercih ettiklerinizsiniz. Dolayısıyla tercih edip sığındığınız her etiketi değiştirmek kendi elinizde. Artık kendinizi etiketlemeyi bırakmayı tercih edebilir, yeni öğrenmelere kendinizi açabilirsiniz.

 

4.ADIM: SUÇLULUK VE ENDİŞE DUYGULARINDAN SIYRILMAK

Geçmişte olanlar için suçluluk, gelecekte olacak olanlar için endişe duymak bugünümüzü mahveden iki duygudur. Dünya geçmişte yapmaması gereken bir şey için pişmanlık, gelecekte olup olmayacağı belli olmayan birçok durum için endişe duyan insanlarla doludur.

Suçluluk Duygusu

İnsan her zaman suçluluk duyacak bir şey bulabilir fakat ne kadar suçluluk duyarsak duyalım geçmiş değiştiremeyiz. Hatalarımızdan ders almak sağlıklıdır ve gelişmek için gereklidir. Suçluluk duygusu ise sadece bu günümüzü boşa harcamamıza neden olur.

 

Suçluluk Duygusunun Gelişimi

İki şekilde suçluluk duyarız. Birincisi küçük yaşta duyduğumuz suçluluklardır ve bunları yetişkinlikte de yanımızda taşırız. Örneğin anne babanın çocuğuna söylediği ‘’Bunu yaparak beni hayal kırıklığına uğrattın. Böyle yaparsan annen seni sevmez.’’ vb. cümleler çocuğunun davranışlarını yönetebilmek için suçluluk duygusu aşılamak çoğu ailede kullanılan bir yöntemdir.

Çocuğa onun için ne kadar fedakârlık yapıldığına dair mesajlar vermek de suçluluk duymasına neden olmaktadır. ‘’Senin için ne fedakârlıklar yaptım.’’ ‘’Senin için bu evliliği devam ettirdim.’’ gibi cümleler söyleyerek çocuğun suçluluk duygusu daha küçük yaşlarda ailede yeşermektedir.

İkincisi ise kendimize koyduğumuz kurallara uymadığımız zaman oluşan suçluluklardır. Örneğin inancımız gereği oruç tutmamız gerekiyorsa ve biz tutmuyorsak daha sonra bunun için suçluluk duyarız. Geçmişte birine kötü sözler söylediğimiz için ya da sevdiğimiz birinin kalbini kırdığımız için suçluluk duymamız da buna örnektir.

 

Romantik İlişkilerde Suçluluk

Suçluluk duygusu bir sevgilinin diğerine istediklerini yaptırmak için sıkça başvurduğu bir yöntemdir. ‘’Beni sevseydin böyle yapmazdın.’’ diyerek karşı tarafı suçlama sıkça görülür. ‘’Geçen yaz beni yalnız bırakmıştın şimdi sana tekrar güvenemem.’’ şeklinde geçmişte yaptığı ya da yapmadığı davranışlar hatırlatılarak karşı tarafın suçluluk hissetmesi sağlanır.

 

Çocukların Yönlendirdiği Suçluluk

Ailede anne baba çocuğunu suçlayacağı gibi çocuklar da ebeveynlerini suçlayabilir. Çocuklar bunu anne babalarından öğrenir ve istediklerini yaptırmak için kullanırlar. Örneğin izin istediklerinde ve siz izin vermediğinizde ‘’Arkadaşımın annesi izin veriyor, beni sevseydin sen de izin verirdin.’’ şeklinde anne babayı suçlayabilirler.

 

Okul ve Benzeri Yerlerde Öğrenilen Suçluluk   

Çocukların okulda kurallara uyması ve öğrenim sağlamaları için öğretmenler suçluluk duygusunu kullanırlar.

Hapishanelerde işlediğin suç için belirlenmiş süre kadar suçluluk duyarsan cezanı çekmiş olacağın düşüncesi vardır.  Toplumun uygun görmediği bir davranış sergilersen suçluluk duymalısın, rejim yapıyorken kurabiye yersen suçluluk duymalısın mesajı her an bizlere verilmekte.

Cinsel İfade Suçluluğu

Toplumda suçluluğun en çok geliştiği alan cinsel yaşam olabilir. Bazı insanlar haz aldıkları şeyleri kendilerine dahi söylemekten kaçınırlar. Çünkü bu alanda suçluluk duygusu o kadar gelişmiştir ki düşüncesi bile suçluluk hissetmelerine neden olur.

 

Suçluluğu Seçmenin Avantajları

Geçmişte olan bir şey hakkında suçluluk duyarsanız bugünü etkili bir biçimde yaşamak zorunda kalmazsınız. Suçluluk duygusu gibi bir bahaneniz varken değişmek için risk almanız da gerekmez.

Yeterince suçluluk duyarsanız affedilebilir ya da merhamet kazanabilirsiniz. Suçluluk davranışlarınızın sorumluluğunu üstlenmemeniz için bir neden de olabilir. Ödül ne olursa olsun suçluluk kendinizi aşağılamanıza yol açar. Bu nedenle suçluluk duygusunu bir kenara bırakıp hayata atılmak gereklidir.

 

Suçluluğu Yok Etmek İçin Yöntemler

Ne kadar düşünürseniz düşünün yaşanıp bitmiş olan geçmişi değiştiremeyeceğinizi kabul edin. Geçmişi düşünmenin size herhangi bir yararı olamaz. Hatalarınızdan ders çıkarabilirsiniz ama onları değiştirmek mümkün değildir. Kendinize geçmişten suçluluk duyarak bugün nelerden kaçındığınızı sorun.

Çevrenizdeki insanların suçluluk duygusunu kullanarak sizi yönetmelerine izin vermeyin. Onlar istediklerini elde etmek için sizi suçladığında duyduğunuz rahatsızlığı belirtin.

Suçluluk günlüğü tutabilir, gün içinde nerede ve kiminleyken suçluluk duyduğunuzu not edebilirsiniz. Bu hem hangi durumlar ve kişiler karşısında suçluluk duyduğunuzu hem de suçluluk duyarak bugününüzden neleri kaçırdığınızı fark etmenize yardımcı olacaktır.

 

Endişe Duygusu

Şu andan itibaren istediğiniz herhangi bir konuda endişe duymaya başlayabilirsiniz. Fakat bu hiçbir şeyi değiştirmeyeceği gibi bugününüzü etkili kullanmanızı da engelleyecektir. Endişe sevgi veya ilgiyle karıştırılmamalıdır.

Endişelerinizin çoğu kontrol edemeyeceğiniz durumlara dairdir. Her konuda endişe duyabilirsiniz ve bir endişe uzmanı olmak oldukça kolaydır. Endişenin suçluluk duygusundan tek farkı geçmişe değil geleceğe odaklanmasıdır.

 

Endişeyi Seçmenin Avantajları

Eğer şimdi endişelenirseniz şimdinin getirdiği tehlikelerden kaçınabilirsiniz. Şimdiyi yaşayamazsınız çünkü sizin gelecek hakkında endişe etmek gibi önemli bir göreviniz vardır. Böylelikle risk almanız da gerekmez.

Endişe duyarak kendinizi ilgili bir insan (eş, anne, baba, evlat) olarak etiketleyebilirsiniz. Fakat bu endişenin ilgiyle bir ilişkisi olmadığı gibi sadece sizin duygusal olarak yıpranmanıza yol açar.

Harekete geçmemek için bahaneniz hazırdır, endişe sizi pasif kılar. Bu pasiflik hayatınızda yapacağınız atılımları engeller. Bu nedenle endişelerden kurtulmak ve bugünü yaşamak gerekir.

 

Endişeyi Yok Etmek İçin Yöntemler

Endişenin herhangi bir şeyi değiştirmeyeceğini kavrayın. Endişe etmek sadece bugünü kaçırmanıza neden olur. Gün içinde endişeye kapılırsanız bulunduğunuz ortamı değiştirebilir, odağınızı farklı işlere yönlendirmeyi tercih edebilirsiniz. Böylelikle endişe verici düşüncelerden sıyrılmış olursunuz.

Bu zamana kadar endişe duyduğunuz konuların listesini çıkartın. Bu konularda endişe etmenin bir yararı olup olmadığını düşünün. Endişe duyduğunuz bu konulardan herhangi birini değiştirme ya da engelleme fırsatınızın olmadığını fark edeceksiniz.

Endişe ve suçluluk bugününüzü elinizden almaktan başka bir şey yapmaz. Endişe suçluluğunu hayatınızdan atmak için kararlı olmanız gerektiğini unutmamalısınız. Eğer bu duygulardan tek başınıza kurtulmanız mümkün değilse bir klinik psikolog, psikolog ya da psikolojik danışmandan destek alabilirsiniz.

 

5.ADIM: BİLİNMEYENİN GETİRDİKLERİ

Toplum bizlere dikkatli olmamızı, risk almamamızı, güvenli alandan çıkmamamızı öğütler. Bilinmeyenin peşinden gitmek cesaret ister ve tehlikeli olabilir. Şimdi bu güne kadar yapılmış icatları, keşfedilmiş yerleri bir düşünün. Hepsinde ortak iki duygu var; merak ve cesaret.

Toplumun göz ardı ettiği bir nokta güvenli alandan çıkmadan gelişemeyeceğinizdir. Gelişmek için cesur olmalı, bilinmeyenin peşinden gitmelisiniz.

 

Yaşamda Bilinmeyenden Korkma Tavrı

Yaşam boyu aynı yemekleri yemeyi tercih edip farklı tatlara kendinizi kapatmak, aynı tip ve tarzda kıyafetler giymek, farklı yerlere gitmekten farklı kültürlerden insanlarla tanışmaktan kaçınmak, sizinle aynı fikirde olmayan herhangi bir görüş, kişi ya da felsefeyi reddetmek bilinmeyenden korkan insanların gösterdiği davranışlara örnektir.

 

Orijinal Olmak

Aldığınız kararları sizden öncekilerin yaptıklarına bakarak ya da çevrenizdekilerin sizden beklentisine göre mi alıyorsunuz? Bu şekilde hayatınız bir başkasının hayatını taklit etmekten öteye geçebilir mi?

Katı tavırlar alışkanlığınız olduğu için istekleriniz doğrultusunda hareket etmiyor olabilirsiniz ama alışkanlıklarına bağlı olan insanlar kendilerini geliştirmezler. Her günü birbirini tekrar eder.

 

Planların Getirdiği Durağanlık

Hayatın zevki bazen kendiliğinden gelişen olaylardadır. Sürekli plan yapıp hayatın getirdiği sürprizlere kendini kapattığında heyecan verici birçok şeyi kaçırırsın. Kendiliğindenlik kendini akışa bırakıp sürprizlere açık olmaktır.

 

İçsel ve Dışsal Güvence

Her şeyinizi önceden planlayıp güvence altına alabilirsiniz. Fakat bu dışsal güvenceleri kaybetmemek için risklerden kaçar ve kaybetme düşüncesine bile katlanamazsınız.

İçsel güvencenin kaynağı ise kendinize duyduğunuz güvendir. Zor zamanlar karşısında baş edebilme motivasyonunu içsel güvenceyle sağlarsınız. Elinizdekileri kaybedip bilinmezliklerle karşılaşsanız da içsel güvenceyle üstesinden gelebilirsiniz.

 

Mükemmel İyinin Düşmanıdır

Kendinizi bir işi mükemmel şekilde yaparak başarı elde etmek zorundaymışsınız gibi hissetmeyin. Önemli olan bir işi mükemmel yapmak değil sadece yapmaktır. Kendinizi mükemmelliğe koşullarsanız herhangi bir alanda asla adım atamazsınız.

 

Ön yargı ile Güvenli Alanda Kalmak

Güvenli alanımızdan çıkmamak için ön yargıların arkasına saklanırız. Bilinmeyeni keşfetmek yerine ön yargıyla yaklaşarak güvende hissetmeye devam ederiz. Ön yargıları bir kenara bırakıp kendiliğinden olursak yeni deneyimlere çıkabiliriz.

 

Yeni Deneyimlere Açıklık

Kendinize inandığınız sürece her şeyi yapabilirsiniz. Yeni bir işe başlamadan başarısız olacağınızı düşünebilir ya da o işe başlamak için bir neden bulamıyor olabilirsiniz. Fakat bir nedeninizin olmasına gerek yok. Yeni bir deneyimi sırf istediğiniz için yaşayabilirsiniz. Aksi halde bir neden bulmak için sonsuza kadar beklemeniz gerekebilir.

 

Keşfetmekten Korkmamak İçin Bazı Yöntemler

Önceden oluşturduğunuz plana sadık kalırsanız risk almadan güvenli alanınızda yaşayabilirsiniz. Hiçbir sürprizle karşılaşmazsınız çünkü zaten plana hâkimsiniz. Hâlbuki hayat getirdiği sürprizlerle yaşanılabilir. Bilinmezliğin getirdiği heyecan ve zevkin tadına varın.

Başarı ve başarısızlıklara odaklanıp sadece başarı sağlayacağınız alanlara yönelirseniz doyum sağladığınızı düşünebilirsiniz. Fakat bu doyum geçicidir ve bir süre sonra kendi kısıtlamalarınız yüzünden hayattan aldığınız doyum minimuma düşecektir. Yeni şeyler denemek için çaba sarf edin.

Daha önce tatmadığınız bir tat, gitmediğiniz bir yol muhakkak vardır. Onu seçin. Sürekli aynı şekilde yaşamaktansa yeni şeyler deneyerek seçimlerinizi çoğaltabilirsiniz. Kim bilir belki de daha önce tatmadığınız Japon yemekleri bir anda en sevdiğiniz yemeğe dönüşür.

Yaptıklarınız için bir neden aramadan, risk alarak, sadece yapın. Sizin seçiminiz olduğu sürece ne yaptığınızın önemi yok. Başkalarının düşüncesini önemseyerek edinemediğiniz deneyimlerden mahrum kalmayın. Belki de bu deneyimlerin arkasında sizin başarı tanımınıza uyan bir güç saklıdır. Yaşamadan bilemezsiniz.

 

6.ADIM: KURALLARDAN ÖRÜLEN DUVARI YIKMAK

Farkında olmadan toplumun koyduğu kurallara göre yaşarız. Fark etmememizin nedeni sorgulamamamız ve normal olanın bu olduğunu düşünmemizdir. Kuralların olması ve uyulması gerekir ama istemediğiniz davranışları sırf normale uygun olmak için yaptığımızda kurallar hatalı alana dönüşmektedir.

 

Kontrol Kimde?

Duygularınızın sorumluluğunu üstlenebiliyorsanız içsel, hissettiğiniz olumlu ya da olumsuz duygulardan başkalarını sorumlu tutuyorsanız dışsal kontrole sahipsiniz demektir.

Eylemlerinizden dolayı başkalarını suçluyorsanız yaptıklarınızın sorumluluğunu onlara yüklüyorsunuz. Bir kişiyi gözünüzde büyütüp kahraman ilan ediyor ve onun oluşturduğu standartları benimsiyorsanız yine dışsal kontrollü birisiniz.

 

Ayrımın Getirdiği Net Çizgi

Hayatta her şeyi doğru-yanlış, iyi-kötü, haklı-haksız, siyah- beyaz diye ayırmaya çalışırız. Gri alanların da olabileceğini düşünmeyiz. Doğrunun mutlak doğru olduğuna kim karar verebilir? Toplumun oluşturduğu yargıları değil kendi doğrunuzu seçmelisiniz.

Bu ayrım bizleri kararsızlığa sürükler. Oysa doğru- yanlış, haklı- haksız diye ayırmak yerine sadece farklı bir düşünce ya da tavır olduğunu düşünsek nasıl olur?

 

Kurallara Bağlılık

Kurallar ve yasalar ne kadar saçma olursa olsun emirlere uymamız gerektiği öğretilmiştir. Kurallara uymak gerekir ve dikkat çekmek için asi davranmak ayrı bir hatalı alandır. Fakat hiç sorgulamadan kurallara uyduğumuzda kendi egemenliğimizi başkalarına teslim etmiş oluruz.

 

Kurallı Davranışlara Örnekler

Her şeyi organize etmek istemek. Bu davranışın altında her şeyin kurallara göre, yerli yerinde olması gerektiği düşüncesi yatar. Belirli bir giyim tarzı benimsemek, kıyafetlerini sırf modaya uygunluğuna göre seçmek, istemediğiniz davetlere katılmak, toplumun belirlediği kadın-erkek rollerine uygun davranmak (örneğin; kadınlar temizlik yapar, erkekler araba yıkar gibi)   kurallı davranışlara örnektir.

 

Kurallara Bağlı Kalmanın Getirdiği Ödüller

Tüm kurallara uyarsanız iyi çocuk olur ve herkesin sevgisini ve onayını kazanırsınız. Kurallara bağlı kalırsanız değişmek zorunda kalmazsınız. Çünkü nasıl olacağınız önceden kurallarla belirlenmiştir. Böylelikle eleştirildiğinizde de arkasına sığınacağınız bir nedeniniz olur. Bu şekilde kendiniz olmaktan çıktığınızı fark etmelisiniz. Çevrenizdekilerin kurallarla sizi bir oyun hamuru gibi şekillendirmesine izin vermeyin.

 

Gelenekleri Reddetmek

İlerleme farklı düşünmeyle kat edilir. Toplumun dayattığı kurallar, geleneklere uymamız beklenir. Kendi kararlarınızı vermek, neye uyup uymayacağınızı belirlemek kendi elinizdedir. Toplumun beklentilerini karşılamak zorunda değilsiniz. Geleneklere uyan birçok insan var, siz kendi bağımsızlığınızı ilan edin.

 

Kendi Kurallarınızı Koymanız İçin Bazı Yöntemler

Davranışlarınızı inceleyin, onları kim yönetiyor? Gelenek ve kurallar çerçevesinde mi hareket ediyorsunuz? Davranışlarınızdan kendiniz sorumlusunuz. Bu nedenle istediğiniz her şeyi yapma ya da yapmama hakkına sahipsiniz. Başkalarının sizi yönlendirmesine izin vermeyin.

Kendi geleneklerinizi oluşturabilir, hep aynı şekilde yaptığınız bir davranışı değiştirebilirsiniz. Toplumun sizden beklediği kişi değil, kendiniz olun. Kendinize güvenerek içsel kontrol mekanizmasını devreye sokun.

Değişmek için risk almalısınız. Sizden öncekilerle aynı şeyleri yaparak gelişemezsiniz. Gelişim farklı yoldan gidenlerin ulaşacağı bir noktadır. Aynı davranışlardan farklı sonuçlar elde etmeyi beklemek mantıksızdır.

 

7.ADIM: ADALET BEKLENTİSİ SİZİ MUTSUZ EDER!

Dünyada adaletin olmadığını kabul etmemiz gerekir. Bu kötümser değil gerçekçi bir tavırdır. Adaletsizlikle savaşabilirsiniz ama adaletsizliği mutsuzluğunuza bahane olarak göstermemelisiniz.

‘’Bu Adil Değil!’’ Düşüncesi

Adalet arayışınız sizi, kendinizi başkalarıyla kıyaslamaya iter. Kendinizi başkalarıyla kıyasladığınızda ise sizin için neyin iyi olup olmadığını başkalarının standartları belirler. Bu standartlar kendi yaşamınızı yaratmanızı engeller.

‘’Bu adil değil’’ düşüncesinin bir diğer ayağı ise kıskançlık. Başkaları adil davranmadığında hissedilen kıskançlık duygusu içsel kontrol sağlayamayan kişilerin başvuracağı bir yöntemdir.

 

Adalet Arayıcı Tavırlara Örnekler

Sizden çok para kazanan insanların kazancını hak etmediğini düşünmek, size yapılan bir iyilik veya kötülüğe aynı şekilde karşılık vermek istemek, sırf adalet yerini bulsun diye yapmak istemediğiniz davranışlarda bulunmak adalet arayıcı tavırlara örnektir.

 

Sürekli Adalet Talep Etmenin Avantajları

Adalet aradığınız için kendinizi beğenirsiniz. Adaletsizlik acıma ve ilgi sağlar, sorumluluk üstelenmemek için bahaneniz olur. Adaletsizlik bitene kadar değişmeniz gerekemez. Size yapılan kötülüğe kötülükle karşılık vermek adil olacağından intikam almak için kendinizi haklı çıkarırsınız. Fakat bu arayış sizi yıpratmaktan başka bir işe yaramaz.

 

Adalet Arayışında Israrcı Olmayı Bırakmak İçin Öneriler

Dünyadaki adaletsizliklerin listesini yaparak bu listedeki maddelere etkinizi düşünün. Sizin üzülmeniz adaletsizlikleri yok etmeyecek. Bu adaletsizliklerin karşısında durabilirsiniz ama harekete geçmemek için adaletsizlikleri bahane etmemelisiniz.

Yaşamınızı başkalarının yaptıklarına göre değerlendirmeyi bırakın. ‘’Bu adil değil’’ demek yerine ‘’Bunun olmamasını tercih ederdim’’ dediğinizde bazı olayların kontrolünüzde olmadığını kabullenirsiniz.

 

8.ADIM: ERTELEMEMEK İÇİN BİR NEDEN: ŞİMDİ

Ertelemek bugünü yaşamaktan kaçınmaktır. ‘’ Umarım, dilerim, belki’’ diyerek şimdi yapmanız gereken davranışlardan kaçmak için bahane üretmektir.

Sorunlarınızı, hiçbir şey yapmadan beklediğinizde çözülebileceği düşüncesiyle görmezden gelebilir ya da çözmeyi erteleyebilirsiniz. Bu bekleyiş sorunu çözmeyeceği gibi ilk halinden daha kötü bir hal almasını sağlar.

 

Erteleme Nasıl İşler?

İşlerini erteleyen insan yapması gereken işlerin farkındadır ve bunları yapmayacağını söylemez. İşleri yapacaktır ama şimdi değil. Doğru zamanın ne zaman olduğunu ise kimse bilmez.

Aslında bu, hiç yapmayacağı işleri yapmayacağını söyleyemediğinden uydurduğu bir bahaneden başka bir şey değildir. Hep ne kadar çok işi olduğundan bahseder ama yaptıklarına baktığınızda bir hiç görürsünüz.

 

Hayatı Yaşamak Yerine Eleştirmek

Hayatta aktif rol almadan iş yapanları eleştirmek kolaydır. İş yapan insanlar risk alıp çaba gösteren insanlardır ve başkalarını eleştirmeye vakit bulamazlar. İşlerini erteleyip başkalarını eleştirenler ise kendilerini geliştirmeyip sadece bununla kendilerini meşgul ederler.

Yapmamız gereken işleri ertelersek zamanı iyi bir şekilde kullanamayız. Bugünü verimli bir şekilde yaşamazsak sıkılırız. Sıkıntının nedenini dışarıda arasak da aslında kendi tercihimizdir.

 

Erteleyici Davranışlara Örnekler

Bitirmek isteseniz de bir işi ya da ilişkiyi devam ettirmek, ‘’Zamanım yok, çok meşgulüm’’ bahanelerinin arkasına sığınmak, zor bir işle karşılaştığınızda hastalanmak ya da yorgun olduğunuzu söylemek, başkalarını eleştirmek erteleyici davranışlara örnektir.

 

Ertelemeye Devam Etmenizin Nedenleri

Yapmak istemediğiniz işlerden onları erteleyerek kaçabilirsiniz. Bir işi yapmak risk taşıyorsa onu yapmayarak risk almamış olur, olası bir başarısızlıkla yüzleşmezsiniz. Son ana bırakarak kısa zamanda tamamladığınız işler için bahaneniz hazırdır: ‘’Yeterli zamanım yoktu.’’

 

Erteleme Tavrını Bırakmak İçin Yöntemler

Ertelediğiniz bir işi yapmaya başlayın. Bunun için en uygun zaman şu an. Örneğin; sürekli sağlıklı beslenmek istiyor ama ‘’Pazartesi başlarım.’’ Diyerek ertelemek yerine o gün içindeki bir sonraki öğünü sağlıklı yiyecekler tüketerek geçirin. Pazartesiyi beklemeden çoktan başladınız bile.

Ertelediğiniz işleri önem sırasına göre listeleyin. Bir işi erteleyeceğinizde sonrasında onun getirdiği gerginliği düşünün. Bu gerginliği yaşamak için çok değerlisiniz.

Bir işe başlamak için ilham perisinin gelmesini beklemeyin. Siz işe başladıktan sonra bir bakmışsınız ilham peşinizden gelmiş.

Başkalarını eleştirmeyi bırakın ve harekete geçmek için cesur olun. Eleştirmek kendi hayatından haz almayanların yapacağı bir iştir. Başkalarının yaptıklarına değil kendi hayatınıza odaklanın.

 

9.ADIM: BAĞIMSIZLIK MÜCADELESİ

Psikolojik bağımlılık insanlarla ilişkiniz bir gereksinime döndüğünde ortaya çıkar. Toplum sizi ilişkilerde bağımlı olmak gerektiğine inandırır. İstemediğiniz halde ilişkilerinizi devam ettiriyorsanız ya da ilişkilerinizde ön planda tuttuğunuz düşünce başkalarının memnuniyeti ise bu hatalı alana sahipsiniz demektir.

 

Ailelerdeki Bağımlılık Öğretici Davranışlar

Çocuklar her şeyi anne babalarından öğrenirler. Bunlara duygular da dahildir. Çocuğunuzun kendine güvenen, bağımsız bir birey olmasını istiyorsanız kendinize güvenmeli, duygusal bağımsızlığa sahip olmalısınız.

Özerklik, duygusal bağımsızlık her çocuğun sahip olduğu bir dürtüdür. Bazı anne babalar bunu geliştirici davranışlar sergilerken bazıları ise ket vurma eğilimindedir. Bu ket vurma çocuğun gelecekteki hayatına engeller oluşturur.

 

Bağımsızlığın Aile İlişkilerine Etkisi

Bağımsızlıkta odaklanan ailelerde ailenin her üyesi kendi başına bir birey olmuştur. Anne baba çocuğun sahibi olmadığının farkındadır ve çocuk da anne babanın hayatını engelleyecek konumda değildir.

Çocuğun sonsuza kadar aileye sadık kalması gerektiğini düşünen bağımlı ailelerde ise temel duygular suçluluk, zorunluluk ve tehdittir. Oysa çocuğun özerkliği desteklenmeli, zamanı geldiğinde yuvadan ayrılması gerektiği kabul edilmelidir. Kozasından ayrılmamış bir kelebek dönüşümünü tamamlayabilir mi?

 

Evlilikte Psikolojik Bağımlılık

Evlilik iki tarafın da ayrı bir birey olduğu unutulmadan bağımsızlıkları desteklenecek şekilde olması gereken bir birlikteliktir. Bazı evliliklerde bir tarafın egemenlik kurduğu diğer tarafın ise teslimiyette bulunduğu bir ilişki görülür. Tek bir tarafın istekleri doğrultusunda hayatı şekillendirirler. Bir tarafın sürekli kendinden ödün vermesi hatta benliğinden vaz geçmesi beklenir. Oysa sevgiye dayanan bir ilişki bağımsızlığı da beraberinde getirmelidir. Bir elmanın iki yarısı değil ayrı ayrı iki elma olup birlikte yaşamayı öğrenmek gerekir.

 

Size Nasıl Davranılmasını İstiyorsunuz?

İnsanlar size hükmetmek için çeşitli yollara başvurur. Bazen sizi terk etmekle tehdit ederken bazen suçluluk duymanızı sağlamaya çalışırlar. İstediklerini yaptırmak için uzun bir sessizliğe bürünebilir ya da ağlayabilirler. Bunlara verdiğiniz tepkiler o davranışın sürdürülüp sürdürülmeyeceğini belirler. Örneğin; arkadaşınız hastalandığında onun istediği şekilde davranıyorsanız bir süre sonra istediklerini yaptırmak için hastalığı kullanacaktır.

İnsanların size nasıl davranacağını onlara siz öğretirsiniz. Bu nedenle karşınızdaki insanın size karşı tavırlarıyla ilgili bir sıkıntı duyduğunuzda kendinize odaklanmalısınız.

 

Bağımlı Davranışlara Örnekler

İlişkilerinizde zorunluluk hissetmek, sürekli izin istemek ya da sizden izin alınmasını beklemek, sürekli başkalarından tavsiye istemek, çevrenizdekilerden beklentiniz olması veya çevrenizdekilerin beklentileri doğrultusunda hareket etmeniz bağımlı davranışlara örnektir. Onay ihtiyacının da eşlik ettiği bağımlı davranışlarla sağlıklı ilişki kurmak mümkün değildir.

 

Bağımlılığın Avantajları

Diğer hatalı alanlar gibi bağımlılığın da sorumluluklardan ve değişimden kaçmak gibi ödülleri vardır. Başkalarını memnun ederek memnun olacağını düşünmek, yönetilmenin getirdiği konfor ve bağımlılığın cesaret gerektirmemesi de bu ödüllerdendir. Size söylenenleri yaparak hiç risk almazsınız. Diğer alanlarda olduğu gibi bunlar ödül gibi görünse de sizi kısıtlar ve hayatınızı yönetmenizi engeller.

 

Bağımlılıktan Kurtulmak İçin Yöntemler

Hayatın kontrolünü elinize almanız için herkesten ayrı bir birey olduğunuzu unutmamanız gerekir. Siz tek başınıza değerlisiniz. İnsanlarla ilişki kurmak sağlıklıdır fakat sizi kısıtlamayan bir ilişki olmasına dikkat edin.

Bazı insanlar onlara bağımlı olduğunuzun farkında olmayabilir. Onlarla konuşun ve bağımlı olmanın size hissettirdiklerini anlatın. Her zaman her ilişkide takdir görmeniz mümkün değildir. Bu sizin değerinizi eksilmez. Çevrenizdekilerin onaylamadığı bir davranış sergileyebilirsiniz. Size doğru geldiği sürece yapmanızda sakınca yok.

Özel bir yaşama sahip olmak, ekonomik olarak özgür olmak isteyebilirsiniz. Bunlar doğal isteklerdir. Bir işe girip çalışabilir, kendi evinize çıkabilirsiniz. Bu istekleriniz doğrultusunda çaba sarf etmeye başlayabilirsiniz.

Sürekli eşinizle ya da çocuklarınızla vakit geçirmek zorunda değilsiniz. Kendinize ve onlara alan tanıyın. Ayrı zamanlarda tatile gidebilir, tek başınıza vakit geçirebilirsiniz. Aile olmak her zaman hep birlikte aynı şeyleri yapmak demek değildir.

 

10.ADIM: ÖFKE DUYGUSUNU YOK ETMEK

Öfke de her duygu gibi düşüncenin sonucudur. İstemediğimiz bir durumla karşılaştığımızda öfkelenmeyi seçeriz. Fakat öfke ne öfkelenen kişiyi be de çevresindekileri mutlu eder.

İnsanlar sizin istediğiniz gibi olmayabilir ya da öyle davranmayabilir. Böyle durumlarda öfkelenmek yerine bunu kabul edin. Öfkelenmek karşınızdaki kişinin davranışını değiştirmeyeceği gibi ona sizi öfkelendirerek yönetebileceği inancı kazandırır.

 

Öfkenin Zıt Kutbu Olarak Espri Anlayışı

Gülmek, öfkelenmenin zıttı bir tutumdur. Bir durum karşısında öfkelenecek misiniz yoksa ciddiye almayarak gülümseyecek misiniz sizin seçiminiz. Öfke sizi yıpratır, espri anlayışınızı geliştirmek ise bu hatalı alandan kurtulmanızı sağlar.

 

Öfkenin Farklı Biçimleri

Trafikte ya da spor müsabakalarında, kontrolünüzde olmayan kişi ve durumlar karşısında öfkeleniyor olabilirsiniz. Öfke böyle durumların üstesinden gelmenize yardımcı olmayacağı gibi sizi paralize edip engeller.

Kötü sözler söylemek, çevresindekilere fiziksel şiddet uygulamak, sinir nöbetlerine tutulmak öfkenin en sık görünen biçimlerindendir.

 

Öfkeyi Seçmenizin Nedenleri

Bir durum karşısında öfkelenerek daha sorumluluk gerektiren sağlıklı bir tepki vermekten kaçınabilirsiniz. Öfkeyle çevrenizdekileri yönetebilir, ilgi toplayabilir, olası başarısızlıklardan kaçınabilirsiniz.  Öfkenin insan doğasında olduğunu söyleyerek bu duyguyu haklı çıkarabilirsiniz. Tüm bunları öfkeyi seçmenize neden olarak gösterseniz de esasında öfke güçsüzlüktür.

 

Kontrol Edilemeyen Öfkenin Olmadığı Bir Hayat

Öfke sağlıklı ilişkiler kurmanızı engeller. Yeni bir düşünce tarzı geliştirerek öfkenizi yok edebilecekken öfkeli kalmayı seçmenin bir mantığı olmadığını kabul edin. Bunun için bazı stratejiler deneyebilirsiniz.

Öfkenizi erteleyin böylelikle onu yönetebileceğinizi fark edeceksiniz. Örneğin sizi öfkelendiren bir olayla karşılaştığınızda 5 dakika sonra sinirleneceğinizi düşünün. Öfkeniz sizin kararlarınızdan büyük değildir.

Sahte bir öfke gösterisinde bulunabilirsiniz. Sesinizi yükseltip sert görünebilir ama öfkenin beraberinde gelen acıları yaşamayabilirsiniz.

Başkalarının isteklerini yapmak ya da onay vereceği gibi yaşamak zorunda olmadığınız gibi diğer insanların da bu zorunlulukta olmadığını kabul edin. Bırakın herkes istediği şekilde yaşasın. Çevrenizdeki insanlardan bir beklentiniz olmadığında sizi öfkelendirmeleri mümkün olmuyor.

Öfkelendiğiniz zamanlarda sevdiğiniz bir insanın yanına gidin. Onunla konuşurken sakinleştiğinizi fark edeceksiniz.

Çevrenizdeki çocuklara öfkelenmek yerine küçük yaşlardaki çocukların hareketli olduğunu kabul edin.

Öfke bir seçimdir. Siz de hoşunuza gitmeyen bir durum karşısında öfkelenmek yerine daha sağlıklı tepkiler vermeyi seçebilirsiniz. Kendinizi sevdiğinizde öfke gibi tahrip edici duygulardan uzak durabilirsiniz. Böylelikle sevdiklerinizle sağlıklı ilişkiler kurabilir, hayat kalitenizi arttırabilirsiniz.

Öfke duygusunun sizi ele geçirdiğini düşünüyorsanız bu tekniklerin yanı sıra bir klinik psikolog, psikolog ya da psikolojik danışmandan destek alabilirsiniz.

 

İYİ HİSSETMEYİ ÖĞRENMİŞ, POZİTİF BİR BİREY

İyi hissetmeyi öğrenmiş insanlar hayatı her yönüyle kabul edip severler. Geçmişte yaptıklarından dolayı suçluluk hissetmez gelecekle ilgili endişe duymazlar. Sadece bugüne odaklanır yeni deneyimlere kendilerini açarlar.

Kendilerinin ve başkalarının kişisel alanlarına saygı duyar, bağımsızlıklarına önem verirler. Toplumun onayına gereksinim duymazlar. Bu bireyler için önemli olan kendi düşünceleridir. Kendilerini oldukları gibi kabul edip değiştiremeyecekleri özelliklerinden şikâyet etmezler.

Değişmekten, risk almaktan, sorumluluk üstlenmekten korkmazlar. Kendilerine güvenir ve inanırlar. Bir işe koyulmak için ne başkalarının onayına ne de desteğine ihtiyaç duyarlar.

Hayatının kontrolünü eline alan insanlar farklı zevklere sahiptirler. Başkalarının hoşlanmayacağı etkinliklerden haz alabilirler. Doğa yürüyüşleri, gün batımını seyretmek ya da gün içinde bir kuşun cıvıltısını işitmek onlar için büyük mutluluk kaynağı olabilir.

Bu önerileri uygulamakta zorlanıyor, hayatınızı kontrol edemediğinizi düşünüyorsanız bunun birçok nedeni olabilir. Bu gibi durumlarda bir klinik psikolog, psikolog ya da psikolojik danışmandan destek alabilirsiniz.

Tüm bireysel-psikolojik sorunlarınıza yönelik Ankara‘ da destek alabileceğiniz psikolog psikolojik danışman listesi için tıklayınız.
Tüm bireysel-psikolojik sorunlarınıza yönelik Konya‘ da destek alabileceğiniz psikolog psikolojik danışman listesi için tıklayınız.
Tüm bireysel-psikolojik sorunlarınıza yönelik Antalya‘ da destek alabileceğiniz psikolog psikolojik danışman listesi için tıklayınız.

Write a Comment

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

ÇOCUKLARDA KEKEMELİK NEDİR? NEDENLERİ ve TEDAVİSİ?

Kekemelik nedir? Kekemelik, konuşma sırasında duraklama, tekrarlanan sesler, heceler veya cümleler, dengesiz konuşma …

MUTLU EVLİLİĞİN SIRLARI – Evlilik Sorunları Kader Değildir

‘’Evliliğin yürümesini sağlayan nedir?’’ şüphesiz ki yıllardır süregelen çalışmalarda araştırmacılar …

DİKKAT EKSİKLİĞİ NEDİR? DİKKAT TESTİ VE DİKKAT TERAPİSİ

Dikkat; yaşamsal, sosyal, akademik iş ve rutinlerin gerçekleştirilebilmesi ve bilişsel faaliyetlerin düzenlenmesi için …